ÖLÜM KAYGISI
- pdremineerdem
- 17 Eyl 2021
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 21 Oca 2022
"Eğer terapinin amacı umut aşılamaksa neden umudu kıran ölümü uyandıralım?Terapinin amacı bireye nasıl yaşayacağını öğretmektir. Ölümü neden ölmekte olan birine bırakmayalım?"
Irvin D. Yalom
Bir an için ölümsüz olduğunuzu düşünmek size ne hissettiriyor? Hayallerinizi ve hedeflerinizi tekrar gözden geçirdiğinizde aynı motivasyonla onlara sarılabiliyor musunuz?
Varoluşun sonlu olmasının farkına varmak, bireyin düşünceleri, duyguları ve davranışlarını önemli derecede etkiler(Firestone, 2018). Varoluşçular, ölüm kaygısını olumsuz karşılamazlar çünkü onlara göre birey kaygı sayesinde yaşamını daha anlamlı hale getirebilir(Corey, 2000). Aynı zamanda bu kuramı benimsemiş düşünürlerin bakış açısından bakıldığında ölümün yaşamsal bir rolü vardır çünkü yaşamın anlamını bulmaya yöneliktir(Yalom, 2000).
Bireyler, ölüm kaygısı uyandığında giderek daha fazla savunmacı olma eğilimindedirler. Ölüme karşı savunmacı tepkilerin hayata karşı heyecanı kaybetme, yavaş yavaş daha katı ve kontrolcü hale gelme, ilgilerin eskisi gibi heyecanlandırmaması ve depresif hale bürünme gibi olumsuz bazı sonuçları vardır. Bunun yanı sıra, ölüm kaygısına karşı bazı savunmaların yararlı yan etkileri vardır; sanatta, edebiyatta ve bilimde yaratıcı eserler aracılığıyla yaşama hayaliyle beslenen sembolik ölümsüzlük. Aynı zamanda aileye, arkadaşlara ve genel olarak insanlara bağlılıkta kalıcı bir anlam bulmak ve olumlu bir miras bırakmaya çalışmak da genellikle iyi bir etkiye sahiptir(Firestone, 2018).
Firestone(2018), ölüm kaygısına karşı bireysel savunmaları şu şekilde sıralamıştır:
İnkar: Kişinin sonlu varlığının gerçekliğini inkar etmesi, ölüm kaygısına karşı büyük bir savunmadır ve iki farklı şekilde kendisini gösterebilir; dinde ve dindarlıkta aranan "gerçek ölümsüzlük" arayışı ve kişinin yaratıcı üretimleri ve çocukları aracılığıyla yaşamasında aradığı "sembolik ölümsüzlük" arayışı.
Kibir: Bireyin, benliğe ilişkin abartılı olumlu bir bakış açısıdır. Ölümün bir başkasının başına geldiğine, asla kendi başına gelmeyeceğine dair inançtır.
Güç ve Servet Birikimi: Başkaları üzerinde kontrol sağlamaya çalışarak ve finansal başarı elde ederek ölüm kaygısına karşı savunma yapma halidir. Bilinçli ölüm korkuları bu şekilde hafifletilebilse de, aynı korkular bilinçsiz bir düzeyde mevcuttur.
Kendini Besleme: Bağımlılık yapan davranışlar ve madde kötüye kullanımı, bir kişinin her şeye gücü yetme duygusunu destekler ve sözde bağımsız bir kendi kendine yeterlilik tutumuna katkıda bulunur.
Sözde Problemlerle Meşgul Olma: Genellikle basit günlük olaylara öfke, korku ve panikle dramatik bir şekilde tepki verme durumu.
Bağımlılık Yapan Çift Bağları: Bireyler, mevcut ilişkilerinde erken çocukluk çağı travmasını yeniden yaşama eğilimindedir ve aynı zamanda başka biriyle birleşerek bir şekilde ölümden kaçabilecekleri fantezisini sürdürürler.
Aşamalı Kendini İnkar ve Mikro İntihar: Bireylerin kişisel arayışlardan ve hedefe yönelik faaliyetlerden duygu ve pozitif enerjiyi geri çekerek, ironik olarak, kendilerini önceden körelterek, yaşamaktan ölmeye geçişi neredeyse hiç fark etmezler.
Kaynakça
Corey, G. (2000). Theory and Practise of Group Counseling, (5th ed.), Monterey, CA:
Brooks/Cole.
Firestone, R. W. (2018). Death Anxiety. Psychology Today.
Yalom, I. D. (2018). Varoluşçu Psikoterapi (Çev.: Z. Babayiğit). Pegasus Yayınları: İstanbul.
Comments